SEVMEYİ ÖĞRENİN BAŞKA DÜNYA YOK

"İçinizdeki sevgi enerjisini serbest bırakmanın anlamını çözmenin zamanı geldi. Simdi, öğrenme zamanı. Belki şiddetli tecrübelerle öğreniyoruz, ama olsun. Önemli olan öğrenebilmek. Sartlar ve koşullar bizi zorluyor. O halde bu zamanı doğru değerlendirmeli, yasadığımız tecrübeden ders almayı bilmeliyiz. Simdi kendimizi tanima zamanı. Öğrenme ve sahip oldugumuz potansiyellerin farkina varma zamani. Iste bunlarin basinda sevme yetenegi geliyor. Aslinda bütün insanlarin içinde sevgi enerjisi sakli. Bazilari bunu serbest birakabiliyor, bazilari ise, tutuyor. Bazilari öylesine kalin kabuklarin altinda sakliyor ki, içlerindeki sevginin farkina bile varmiyorlar. Ve de çevrelerindeki insanlar onlarin sevgisiz oldugunu zannediyor. Belki kendileri bile öyle oldugunu düsünüyorlar. Tabii bu tatsiz bir durum. Yani farkinda olanlar için öyle. Bir de hiçbir seyin farkinda olmayanlar var. Onlar kendi hallerinden memnun yasayip gidiyorlar. Sadece çevrelerindeki insanlarin neden öyle davrandigini!(uzak ve tedbirli) anlayamiyorlar. Ama bunu pek de önemsedikleri söylenemez. Dedik ya, onlar hallerinden memnunlar. Memnun olmasalar bile nedenini anlayabilecek durumda degiller. Simdi konumuz durumunun farkinda olmayanlar degil. Bunu baska bir zamana birakip kendilerinin farkina varmaya baslayanlardan söz edelim. Deprem oldu ve yerküre sarsildi. Aslinda sarsilan sadece dünya degil. Ayni zamanda üzerinde yasayan insanlar da içsel bir sarsinti geçirdiler. Hem de bu sarsintinin bayagi siddetli oldugu söylenebilir. Tipki fayin kirilmasi gibi, insanlarin da kalin ve kirilmaz gibi gözüken kabuklari çatladi. En derinlere gömdükleri duygulari bu çatlaklardan disariya sizmaya basladi. Bu sizintidan disariya çikanlar saymakla bitmez. Ama bunlari kabaca iki sinifa ayirabiliriz. Birincisi korku yaratan ne var, ne yoksa ortaliga döküldü. Öyle ki, önceden hiçbir sekilde korku hissetmedikleri durumlardan bile korkar oldular. Mesela karanliktan, yalniz kalmaktan, rüzgar sesinden, yildirimda! n, kisaca hemen her seyden ürker hale geldiler. Ikinci durum ise, sahip olduklari potansiyel sevginin açiga çikmasi. Kendilerinin disindaki seyleri de sever hale gelmeleri. Hiç tanimadiklari insanlar için bile üzülüp yardim etmeye çalismalari. Çünkü, hem korku, hem de sevgi çesitli derecelerde insanin dogustan sahip oldugu enerjiler. Bir tanesi varligi korumaya yönelik. Öteki de var etmeye yönelik. Korumaya yönelik olan tahmin ettiginiz gibi ''korku'', var eden ise, ''sevgi''. ''Var etmek'' denildigi zaman öncelikle kendinizi yaratiyorsunuz, sonra da etrafinizda ne varsa, herseyi yaratiyorsunuz. Yani sevgi enerjisi öylesine ince ve de yüksek potansiyelli bir enerji ki, içinde yaraticiligi barindiriyor. Sevgi enerjinizi serbest biraktiginiz zaman, üstesinden gelemeyeceginiz, basaramayacaginiz hemen hemen hiçbir sey yok. Yeter ki, içinizdeki bu yüksek potansiyelli enerjiyi serbest birakmayi basarin. Karsiniza ne engel çikar, ne de engel olmaya çalisanlar... 

Hiçbir sey isteklerinizi gerçeklestirmenize mani olamaz. Çünkü, sizden yayilan bu güçlü enerji sizin etrafiniza öyle bir yayilir ki, geçtiginiz yola sizden önce varir ve her türlü sorunu ortadan kaldirir. Siz de rahat rahat yolunuzda ilerlersiniz. Yeter ki, yolunuzu açik seçik belirleyin. 

Gideceginiz yönü, hedefinizi saptayin... Bu yolda ilerlemeyi durduran tek sey, korkularinizdir. Korku duygusu da tipki sevgi enerjisi gibi güçlü bir enerjidir. Sizi sevmekten bile alikoyabilir. Tabii sevgi enerjisini serbest birakmayanlar için geçerli bu söyledigim. Yoksa, sevgi enerilerini serbest birakmayi ögrenmis olanlari durduramaz. Onlara engel olabilmesi mümkün degildir. Çünkü, sevginin gücü, korkunun üstesinden öyle bir gelir ki, korku duygusunu sadece tedbir olarak kullanir. Korkularin üstesinden gelmenin ilacini sanirim anladiniz. ''Sevgi'' hem korkunun ilaci, hem de basarinin sirri. 

Sevgi enerjinizi serbest biraktiginiz andan itibaren yapamayacaginiz hiçbir sey yok. Sadece sorunlarin üstesinden gelmekle kalmayip ayni zamanda kendinizi var etmenizi, yaratmanizi sagliyor. Hedefinize ulasmaniza yardim ediyor. Bütün bunlari ögrendikten sonra yapilacak tek sey derhal kendinize konsantre olmak ve içinizdeki sevgi enerjisiyle tanisip onu serbest birakmak. 

Sevgi enerjinizi serbest biraktiginiz andan itibaren hareketlerinizin de gevsedigini ve rahatladiginizi hissedeceksiniz. Böylece hem iliskileriniz, hem de çalismalariniz çok daha piriltili olacak. Bunlari hissettiginiz zaman bilin ki, sevgi enerjinizi serbest birakmaya baslamissiniz, demektir. Bunun devaminda karanlik düsünceleriniz de dagilmaya baslar ve kendinizi çok daha güçlü hissedersiniz...."

"Herkesin içinde sabırlı bir tohum gibi kendi kozasında saklı duran bir aşk yatar, bir gün bir günes parlar, bir yağmur düşer ve tohumun çatlayıp çiçekler açtıgını, ruhumuzun rengarenk bir ağaç gibi rüzgarlarla dansettigini görürsünüz. Sonra (...) O rüzgarlarla danseden çicekler, bazen manasız kaprislerle, yanlış  anlamalarla, hoyrat fırtınalarla örselenip, yeniden insan ruhuna dokunur  ve bu kez acının tohumları olur askın çiçekleri. Zakkum yeşili çiçekler halinde büyüyüp, içinizi yakıp kavurur. Aşka lanet  eder, unutmaya çalısır, acıyı öldürebilmek için aşkı da öldürmeye  uğrasırsınız. Ve "unuttukça bir şeyler eksilir" sizden. Acıdan  kurtulabilmek için eksilmeye bile razı gelirsiniz. Zamanla, hayatın geniş bir bahçe olduğunu, yalnızca sevincin ya da  yalnızca acının çiçeklerini değil, kaçınılmaz olarak hepsini birden içinde  barındırdığını, çiçeklerin bir kısmından vazgeçmenin bahçenin bütününden vazgeçmek olduğunu anlar, bahçeyi bütünüyle seversiniz..."

 AHMET ALTAN