Mezattan Vazoya Çiçeklerin Serüveni

 

 

Uzun bir yol... Mezattan vazoya, vazodan göz ucuyla bize... Ruha, kalbe, içimize!
Nereden geldiniz siz? İşimde, masamda, biri soldukça diğeri açan beyaz papatyalar... Evimde vazoda hayat kokulu mor sümbüller... Elimde sevgiliye alınmış dikbaşlı sarı laleler... O'nun toprağına bıraktığım hüzünlü ama umutlu kırmızı karanfil..
 Anneme uzattığım saf ve katıksız beyaz gül... Nereden geldiniz siz? 

 Kesme çiçeklerin bize varan uzun yolu onların ülkenin başka başka şehirlerinde her sabah erkenden, değişik biçimlerde kesilerek toplanmasıyla başlar. Mevsim ne olursa olsun, kimisi Antalya'dan çıkar yola... Kimi İzmir'den gelir. Uzun ve narin sapları kırılmasın diye özenle yerleştirilmiş kutularda gerbera... Gideceği yerde açması için tomurcukları üstünde karanfil... Erengül, frezya, sümbül... Mevsim kışsa Adana'dan gelen, güldür. 


Kutularda, jelatinlerde, demet demet, herbirinin kendine özgü kokuları üzerlerinde, gideceği yerde gönül çelmeye hazır, görücüye çıkacakları mezat öncesi, gece varırlar İstanbul'a... Bazıları şanslıdır. İstanbulludur. Mezata kısacık yollardan gelir. Ada'dan mimoza, Bakkalköy'den orkide-katlea, Yalova'dan yerli gül, Beykoz'dan gladiol, Silivri'den lale... 
Lale, nergis ya da fulya... Adı ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin hepsi çiçektir sonunda. Ama hiçbiri birbirine benzemez. Adları adlarımız olmuş çiçekler, biz insanlar gibi rengârenktir ve başka başka dururlar, farklı farklı kokarlar. 
Kesme çiçeklerin güzelliği karşısında, onları daha da güzelleştirmek için yanlarına katılan gibsofilya, fujer, şimşir, taflan ve kuşkonmaz unutulur... Kimse bilmez! Yeşillik, ot, yaprak, dal olarak anılsalar da vazgeçilmezdir hepsi... Çünkü onlar, kesme çiçeklerin elde duruşu, çiçek sepetinde duruşu, vazoda duruşu, hayatta duruşudur. 

Yine kimse bilmez, özel kamyonlarla üretim yerlerinden toplanan çiçekler kargo uçaklarıyla Hollanda, Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa ülkelerine ve Uzakdoğu'ya ihraç edilir. Ankara, Kayseri, Gaziantep, Bursa, Adana, Eskişehir gibi merkezlerde ve İstanbul'da Hasanpaşa'da, Akatlar, Bahçelievler, Merter semtlerinde yapılan mezatlarda satılır. 

En büyük mezat Nakkaştepe'dedir. Burada yaz-kış pazar hariç, haftanın altı günü kesme çiçek satılır. Bir çeşit çiçek borsası olan mezatlara Çiçekçiler Odası'na üye olanlar katılabilir ve burada günlük fiyatlar belirlenir. Bir iki saniye farkla bir çiçeği daha ucuza ya da daha pahalıya almak çiçekçiler için sürpriz değildir. 
Nakkaştepe'ye gece gelen kesme çiçeklerin yolculuğu, beklemekle sürer. Çiçekler önce depolarda sabahın olmasını, sabah olunca da görücüye çıkma sırasının belirlendiği kurayı beklerler. Beklemek kura numarasını almakla da bitmez. Bu kez de numara sırasıyla sahneye, alıcılarının karşısına çıkmayı beklerler. Bu kura, çiçekleri ve üreticilerini haksızlığa uğratmamak için en adil yöntemdir. 
Nakkaştepe'deki mezatta alt katı üst kattaki salona bağlayan hareketli platformda, aldıkları numara sırasıyla konulan çiçekler için yol henüz başlamıştır. 


Çiçekler kutularında, jelatinlerinde, bir demet, üç demet ya da tek tek platformdan geçer gider. Platformu gören karşılıklı iki alanda, alıcı olan çiçekçi esnafı koltuklarda oturur. Seçen ve seçilen... Şık çiçekçi dükkânı sahipleri, sokak çiçekçileri ve birkaç çiçekçi adına çiçek alan 'peştekar'lar... Loş bir ışık, sessizlik, bazen uğultu... Bilgisayarın başında oturan görevli çiçeğin adını ve açılış rakamını söyleyerek mezatı başlatır. "Lilyum! 3 milyon.." Oturulan koltuklar numaralıdır. Bazı çiçekçiler ki, bunlar yıllarını bu işe vermiş insanlardır, onlar hep aynı numaralı koltuklarda oturmayı yeğlerler. Koltuk kollarında, çiçekçilerin beğendikleri çiçeği gördüklerinde ve fiyatını uygun bulduklarında bastıkları düğmeler vardır. Bu "almak istiyorum" anlamına gelir ve düğmeye her basışlarında artırmaya katılmış olurlar. Bir çiçek için birçok alıcı çıkar, ama sadece bir çiçekçi o çiçeği alır. 

Çiçekçiler beğendikleri çiçek göründüğünde frezya gerçekten beyaz mı yoksa krem rengi mi, pembe sümbül yalınkat mı, katmerli mi anlarlar. Makbul olan beyaz ve uzun saplı güllerdir. Kısa saplılar ucuzdur. Bu ayrıntıları bilirler. Bekleyen, biraz daha ucuza alabilir. Ya da beklerken, en beğendiklerini kaçırabilir. İşte anemonlar; mor, kırmızı, mavi... Tüylü sapları, göbeğinde simsiyah tohumlarıyla taptaze... Demetler halinde, biraz hızlı önünüzden geçer. Koltuğun karşısında düğmeye basmakla artan rakamları gösterir elektronik bir fiyat sayacı... Şaşırtıcı rakamlarda durur. Bazen ucuza gider çiçekler, bazen hakkettiğinden daha fazlasına alıcı bulur. Sonunda çiçek demedi sahibini bulur. Ama kesme çiçekler için yol bitmez, beklemek de... 

Önce alt katta çiçekçilerin koltuk numaralarıyla aynı olan numaralı dolaplarında sahiplerini bekleyecekler. Arabalara yüklenecekler. Şanssızlar bagajlarda, uzak yollardan adlarını bilmedikleri semtlere gidecek. Şanslı olanlar araba camlarından denizi görecek. Şehrin uzak yakın birçok semtine dağılacaklar. Sonra şık bir çiçekçi dükkânında cam bir vazoda, sokak çiçekçisinde plastik kovada... Vardıkları yerde mutlaka her çiçek kendi doğasına uygun biçimde sapları kesilerek, belki de elle kırılarak suya değecek... Mimozalar gazeteye sarılacak, havayla teması kesilecek. Gerberaların sapları düz olarak kesilecek, serin yerde duracak. Kasımpatı elle kırılacak. Gül, lilyum ve gladiollerin sapları yanlamasına kesilecek. İstisnasız hepsi, suda bir gün kalacak. Topraktan, kökten ayrı kaldıkları süre boyunca, dimdik kalabilmeyi, solmamayı öğrenecekler ve hayata katılmaya hazır olacaklar. Bekleyecekler yine... 

Usta çiçekçilerin elinde, olduklarından daha güzel olmayı, ait oldukları sepette durmayı, varacakları yere gitmeyi... Bekleyecekler hep... Manolya yapraklarıyla lilyum, gülle kuşkonmaz, frezya ile gelin çiçeği yan yana gelecek. Sepetlerde, cam vazolarda, krepon kâğıtlarında, buketlerde, inanılması güç bir hızla değişen günün modası aranjmanlarda hayata katılacaklar. Sürpriz gidecekler birinin doğum gününe, şaşırtacaklar! 

Ölümlerde hüzünlü duracak güller, karanfiller... Çelenklerde solacaklar! Bir bebek doğduğunda, hastane odasında sevinç kokacaklar! Paylaşacaklar bizimle acıyı, tatlıyı ve aşkı... Antalya'dan topraktan çıkacak yola kırmızı karanfil, Almanya'ya gidecek uçakla ve kapısını çalacak birinin... Yine bitmeyecek, sürecek yol... Belki de yeni başlıyor olacak... 
Taksim Meydanı'nda bakmadan geçemediği çiçekçilerden sümbüller alacak biri... Mor, pembe, beyaz, karışık... Bana getirecek onları! Masama... Teşvikiye'de cami duvarında yaz-kış, kar yağmur demeden çiçek satan kadından, bir demet bembeyaz kasımpatı alacak biri... Kapıma bırakacak. Kadıköy'de İskele Meydanı'ndaki çiçek pazarından ateş kırmızısı gerberalar alacak biri. Vapura binecek gerberalarla birlikte, denizi aşacak, evime gelecek. Vazom yanacak ya da kalbim... l